AHMET  KAYA

IKI DAMLA GÖZYASIMA

SATILDIM PAZARLARDA

KIRDILAR YÜREGIMI

KIRDILAR AZARLARLA

SÜRGÜNLERE YOLLADILAR

SABAH DÖRTTE YAGMURLARLA

BEN YANDIM ,

SIZ YANMAYIN ALLAH ASKINA !!!

 

Ahmet Kaya’nin katilleri…

 

 

 

Sizin acilariniza ses vermisti o.

Acilarinizi damitacakti belki de.

Daglarda ölen çocuklarin kimligine bakmadan agladi.

Türk, Kürt ayirt etmedi.

Türküsünü söyleyemeyen bir halkin ana dilinde türküsünü mirildanacakti.

Yirmisinde al bayraga sarilan fidanin anasina da daglaniyordu yüregi, çocugunun cesedini bile göremeyen Cumartesi annesine de…

Kan dursun istiyordu.

Bu ülkenin bütün ezilenlerinden yanaydi.

80"lerin kara günlerinde çogunluk korkudan sus pus olmusken, o "isyan bayragini" açmis ve baskaldirmisti.

90"larda daglardan oluk oluk kan akarken sarkilarini daglara adamisti.

Çocuklar ölmesin istiyordu çünkü.

28 Subat sürecinde, elestirilere aldirmadan muhafazakâr kesime destek veriyordu.

Postal yalamiyordu basin baronlari gibi.

10 Subat 1999 MGD ödül töreninde kasetinde Kürtçe bir türkü seslendirecegini söylemisti.

Salondaki elitlerin gazabina ugradi. Üzerine çatal, biçak firlatildi.

En galiz küfür ve hakaretlere maruz kaldi.

Ve elit linç grubu sahneye çikarak en irkçi halleriyle, o dönemin popüler marsini, Onuncu yil marsini, seslendirmeye basladilar. Ardindan da "kardeslik türküsü"… Az önce linç etmeye kalktiklari adam salondan apar topar çikarilinca "kardeslik duygulari" ayaga kalkti nedense.

Kol kola girip vatani bölünmekten kurtardilar!

Ve nihayet vatan bölünmekten kurtulmustu o gece.

Görüntüleri tekrar tekrar izliyorum birkaç gündür.

Oradaki seçkinlerin istediklerinde nasil da fasizan bir simgeye dönüsebileceklerini hayretle seyrediyorum.

Sahneye firlayan yeni yetme bir sarkicinin durumdan nasil da istifade ettigini görmek içimi kanatiyor açikçasi. Ve sonra aklima askerden yirtmak için rapor avina çikisi geliyor bu kisinin.

Midem bulaniyor haliyle.

Sonra kalabalik içinden bir kadin bagiriyor Kaya"ya: Kürt diye bir sey yoktur!

Digeri basliyor sonra: Ermeni tohumu!

Gazete mansetleri gözlerimin önünden gitmiyor: Vay serefsiz!

Iste yillardir yüregimizi kanatan gerçegin aci bir izdüsümü bu hikâye.

Içimizdeki fasist canavar nasil da uyaniyor istediginde!

Fasizm atesi öyle kuvvetli ki önü alinmadiginda sariyor her tarafi.

O mesum gecede galeyana gelen kisiler suçlu degiller aslinda.

Asil suçlu onlari o soven psikolojiye sürükleyen ortam.

Bilinçaltlarina yillarca zerk edilen hastalikli ögreti…

Düsünün ki öyle bir gecede boy gösteren elit bir Bayan, Kürt diye bir sey yoktur, gibi bir cümle sarf edebiliyor! 

Popüler bir sarkici irkçi saldiriya alet oluyor.

Dönemin ünlü bir sunucusu vatani kurtariyor!

Ve en acisi Kürt kökenli sarkicilar bu hastalikli kalabaliga karisip marslara el çirpiyor!

Yillarca Kürt kimligini reddeden, kart, kurt diyerek küçülten, dag Türkleri diyerek alay eden resmi görüs bu insanlari okullarinda egitti.

Ermenileri ve Gayri Müslimleri potansiyel düsman gibi algilayan sistem hakaretlerini bile bu kimlikler üzerinden yürüttü.

Sünni dindarlar irticaci gibi gösterilip toplumda sanal korkular büyütüldü.

Bu kafa öylesine hastalikli insanlar yaratti ki baskidan insanlarin zihinleri köreltildi.

Ödül gecesindeki görüntüler öylesine bariz ki olusan "mahalle baskisi"ndan herkes biranda kendisini sahnede mars söylerken buluyor! Kimse, yahu ben ne yapiyorum, diye sorgulamiyor.

Iste Ahmet Kaya"yi bu soven ruh öldürdü.

Farkliliklara saygi göstermeyen, hosgörü nedir bilmeyen, kendisinden baskasina yasam hakki tanimayan çagdisi fasist kafa onun katili oldu.

Laf kalabaligina getirip öldürdüler onu.

En mesnetsiz suçlamalarla yipratip, yok sayip sürgünlere yolladilar.

Yagmurlu bir Paris gününde onu kalbinden vurdular.

Ahmet Kaya hakkindaki bütün davalar beraatla sonuçlanmisti hâlbuki.

Onun bu topraklari ve insanlari, Türküyle, Kürdüyle seven kocaman bir yüregi vardi.

Simdi bu yürekli adamin ruhu sizlerden bir özür bekliyor!

Nasil öldürdünüz beni, diye soruyor!

Yalan belgelerle, montajli görüntülerle nasil siktiniz diye soruyor kalbime!

Neden yayinlamadiniz açiklamalarimi gazetelerinizde?

Neden serefsiz diye basliklar attiniz mansetlerinizde!

Ölüm haberimi bile öyle yavan verdiniz ki beni bir kere daha öldürdünüz diye haykiriyor! Sonra diyor, hiç mi utanmadiniz TRT SES"e methiyeler dizerken köselerinizde! Oysa diyor ben de ayni seyi söylemistim yillar önce!

Ahmet Kaya"nin çocuk yüregini yoranlar bu utanmazliklariyla her gün biraz daha ölecekler. O koca adam her gün biraz daha kâbuslasarak onlari rahatsiz edecek.

Ve o gece söyledigi gibi "kafalarindan hiçbir zaman inmeyecek"!

Erkan Öztürk   12 Subat 2009 Persembe

 

AHMET  KAYA.NIN  BIYOGRAFISI

Ahmet Kaya

Ahmet Kaya, Malatya'da bes çocuklu bir ailenin en küçügü olarak 1957 yilinda dünyaya geldi. Mensucat isçisi bir baba,çocuklarini yetistirmekle yükümlü bir anne ve digerdört kardeslebirlikte geçen çocukluk... Babasi, neredeyseonun boyu kadarolan birbaglama ile eve geldiginde mutlulugun bu oldugunudüsünür.Dokuzyasindadir daha. 24 Temmuz Isçi Bayrami'ndasahneye çikarirlaronu, birdaha unutmaz bunu...

                                                    


Yaz tatillerinde, ya plakçida ya da tanidiklarin minibüsünde çalisir. 'Basar agabey'yi tutuklaninca Ahmet, küçük baglamasi ile ilk bestesini yapar: "Bir Wolksvagen alacagim, Adini 'Basar' koyacagim" der... Ruhi Su'nun plaklarini satin alan Ahmet Kaya, bol paçali pantolonlar giyen uzun saçli 68'lilerden etkilenen gençir artik...

Mensucat fabrikasindan emekli olan babasi, daha iyi bir yasam için Istanbul'a göç eder. Istanbul/Kocamustafapasa'ya yerlesirler. Ahmet Kaya'nin ilk izlenim 'korkudur.

Ahmet Kaya, ortaögrenimini tamamlamaya çalisirken yetmisli yillarin toplumsal çatismalarinin farkina varmardi. Ora'dan gelmis olmaninfarkliligini, bu yeni kültür ve yasam biçimi ile içiçeyasar. Türküler, devrimci marslar, Ruhi Su ve Zülfü Livaneli'den müzikal anlamda etkilendigini inkar etmez, ama kedi sesini arar. Bütün bos zamanlarda baglama çalip sarkilar söyler. Ilk bestelerini bugünlerde yapar. Bogaziçi Üniversitesi'nde bir panelede Ruhi Su'yla karsilasir. Ustayi çok sevse de yetmeyen birseyler vardir Ahmet Kaya için, bunu ifade etmeye çalisir Ruhi Su'ya. Ruhi Su'nun 'Mahsus Mahal' türküsünü kendince yorumlar O'na. Baglamanin sapini tutan Ruhi Su, 'Böyle baglama çalinmaz!' der. Oysa Ahmet Kaya asi. Farkli birseyler yapmak ve kendini aramaktadir. Yillar sonra verdigi ilk resitalin afine 'Baglama Böyle De Çalinir''i spota çikaracakti.

Seksenli yillarin basi talihsizliklerle geçer. Evliligi biter, bebegi ondan ayri büyümeyecektir ve çok zordur. Bu dönem bestelerinin olgunlastigi dönemleridir bu yillar. Sadece müzikle kendini ifade eden Ahmet Kaya, 1985 yilina geldiginde kararini verir. 'Zamanidir' deyip, oltugunun altinda sarkilarini alip, Unkapani'nin yolunu tutar. Dinleyenlerin hiçbir kategoriye koyamadigi bu müzige kimse yüz vermez. Sonraki günlerde arkadas yardimlari ve kendi olanaklari ile ilk albümünü yapar. Ama hemen toplatilir. Yapilan itiraz sonuç verir. Olay gazetelere yansir, Ahmet Kaya'nin 'Aglama Bebegim' adli albümü Danistay karariyla serbestir artik!'

Bu arada. Üniversite ögrencileri, dar gelirliler, 12 Eylül darbesinden nasibini almis-çesitli kesimlerden tutuklu yakinlari,Türkiye'de demokrasiyi yeniden insa etmeye kararli kitle örgütleri,sivil toplum kuruluslari Ahmet Kaya'nin dinleyici profilini olusturur.
                                                                         
Kisa bir süre sonra ikinci albümü "Acilara Tutunmak" i yapar. Ahmet Kaya, edindigi toplumsal, siyasal duyarlilikla üretim yapmaktadir, pespese albümler çikarmaktadir.

Üçüncü albümü O siralar tutuklu olan ve idamla yargilanan Nevzat Çelik'in 'Safak Türküsü' siirinibesteler, ayni zamanda albümün de adidir 'Safak Türküsü'.Üllkenin gündemindeki idam cezalari ve hapishanelerde bulunan binlerceinsanin ve onlarin ailelerinin içinde bulundugu durumu sarkilastirmistir...

'An Gelir' isimli dördüncü albümünde Atilla Ilhan, Hasan Hüseyin ve Ülkü Tamer'in siirlerini besteleyen Ahmet Kaya, yeni arayislar içerisine girmis, besteciligi ile ilgili kendisini epeyce gelistirmistir. Ilk üç albümde aranjör olarak kendi çabalarinin yani sira Sezer Bagcan, Oguz Abadan gibi isimlerle çalisan Ahmet Kaya, dördüncü albümde Osman Ismen ile çalismaya baslar ve bu beraberlik uzun yillar sürer...

Besinci albümünde ünlü sairlerin yani sira yeni bir isimle, Yusuf Hayaloglu'yla çalismaya basladi. Hayaloglu'yla beraberlik, Ahmet Kaya müziginde uzun ve verimli bir çalismanin baslangicini olusturur. 'Yorgun Demokrat' isimli bu albüm, gerek dönemi gerekse içerigi bakimindan yine Türkiye'nin toplumsal gidisatina denk düsmüs ve 12 Eylül döneminin etkisini üzerinden atmaya çalisan milyonlarca demokratin durumunu dile getirmistir.

Albüm çalismalarina paralel olarak halk konserleri de yapar Ahmet Kaya. Gösterilen ilgi, katilim ve çoskuya ragmen, ülkenin birçok yerinde 'sakincali' bir sarkicidir artik O. Dinleyicisiylebulusamamak onu üzmektedir...
                                                  


Konserde kendisine baglamasiyla eslik eden Ahmet Koç'la altinci albümü olan 'Sevgi Duvari" nin hazirliklarina baslar. Can Yücel'in ayni isimli siirini bestelemis olan Ahmet Kaya, bu albümü 'vazgeçilmezlerim' dedigi Yusuf Hayaloglu ve Osman Ismen'siz hazirlar ve bu arada 'Resitaller' adini verdigi albümde canli konser kayitlarini toplar. 'Iyimser BirGül' adini tasiyan yedinci albümü, Türkiye doksanli yillaraadimini atmis, Ahmet Kaya gündemi ile ülke gündemi yine örtüsmüstür. Yeniden Yusuf Hayaloglu ve Osman Ismen' le çalismaya baslar. Albümün adi 'Baskaldiriyorum'dur.

Olgunluk çaginda ülkesinin içinde bulundugu olumsuzluklara, mevcut gidisata ve sistemin hosnut olmadigi her yanina sarkilarla müdahale etmeye çalisan bir 'muhalif'tir artik...
                                                                                 
Basi, zaman zaman derde girer, birçok yerde konser verememenin yani sira albümleri 'sakincali' bulunup kismen de olsa toplatilir. Bu sürecin sarkilarina yansimasi kaçinilmazdir. Yeni albümün adi 'Basim Belada'dir o yüzden. Ahmet Arif, Atilla Ilhan ve Yusuf Hayaloglu'nun siirleri ve sarki sözleri Ahmet Kaya müzigi ile biraraya gelir. Bu arada agirlikla Türk Halk Müzigi'nden örneklerin yer aldigi 'Resitaller 2' adli albümü yayinlanir.

Onuncu albümü 'Dokunma Yanarsin' ile birlikte hayatinda bir takim degisiklikler gündeme gelir. Bu yeni süreçte de milyonluk satislara imza atan Kaya, 1993'te onbirinci albümü 'Tedirgin'içikarir. Ertesi yil çikardigi 'Sarkilarim Daglara'da hemenhemen tüm sarki sözlerinin altina da imzasini atar. Albüm,'Kum Gibi', 'Agladikça', 'Saza Niye Gelmedin' gibi parçalarlasatis rekorlari kirarak AhmetKaya diskografisinde ayri bir yere sahip olur.Toplumsal-kültürelgelismelerin getirdigi etkileri üretkenligeçeviren Ahmet Kaya,1995 yilinda onüçüncü albümü'Beni Bul' uçikartir.


Sesinin rengini ve olgunlugunu günün teknik imkanlariyla yeniden deneyerek, agirlikla eski sarkilarin yeni düzenledi. 1996 tarihli 'Yildizlar ve Yakamoz' bu arada ortaya çikar. Bunu, 1998 yilinda Yusuf Hayaloglu ve Osman Ismen'den olusan çekirdek kadroyla hazirladigi 'Dosta Düsmana Karsi' izler.

'Gak Production' isimli bir yapim firmasi da kuran Kaya, Kent Ozanlari isimli çagdas halk müzigi yapan bir grup ve on yildir asistanliginiyapan Çetin Oraner'in albümlerine de yapimci olarak imza atar.
                                                                                 
Profesyonel süreci boyunca onun müzigine çesitli isimler bulunmussa da Ahmet Kaya, kendisini hep toplumcu-gerçekçi sanat kategorisinde görmüstür. Dünyada 'protest müzik' olarak tanimlanan bu türün ülkemizdeki önemli temsilcilerinden olan Ahmet Kaya'nin en belirgin ve ayirdedici tarafi, müzigindeki geleneksel motiflerin ve ulusal kültür degerlerinden yola çikmasidir. Toplumsal süreçten kopmammis, olmustur. Türkiye'nin siyasal ve toplumsal gidisatina paralel bir müzik seyri izlemistir.

Türkiye'de her söyledigi söz ve sarkisi olay olan Ahmet Kaya hakkinda birçok dava açildi ve kendi deyimiyle emniyetler onun ikinci adresi oldu. Bu baskilara ragmen Kaya, kimligini hiçbir zaman inkar etmedi ve mücadele etti.

Kaya hakkinda, yurtdisinda verdigi konserlerde 'vatana ihanet' suçlamasiyla 3 ayri dava açildi. Bu davalardan biri geçtigimiz günlerde sonuçlandi ve Kaya'nin 3 yil 9 ay hapis cezasi kesinlesti. Diger iki davada ise, durusmalara katilmadigi ve ifade vermedigi için Kaya hakkinda giyabi tutuklama karari verildi.
                                                                     
Kaya'nin çikardigi kasetlerin bazilarinin isimleri söyle:
"aglama bebegim, tedirgin, acilara tutunmak, safak türküsü, an gelir, yorgun demokrat, baskaldiriyorum, dokunma yanarsin, adi bahtiyar, basim belada, sarkilarim daglara, yildizlar ve yakamoz, beni bul ve dosta düsmana karsi."

1980'lerde Nevzat Çelik'in "Penceresiz kaldim anne / Saçlarina yildiz düsmüs, koparma anne" 'Safak Türküsü' siirini türkülestirerek patlama yapti A. Kaya. Karyerinde "Agladikça" isimli türkünün büyük bir yeri oldu. Aram Dinkjian'in besteledigi bu türkü, sanatçiya sag veya sol görüslü farketmeksizin milyonlarca dinleyici kazandirdi. Kaya, son olarak Gazeteciler Dernegi'nde yaptigi konusmada "Kürtçe bir klip çekmekistiyorum ve bunu yayimlayacak bir televizyon kanali ariyorum" deyince Ikitellimedyanin hismina ugradi ve yüzünden Fransa'ya gitmisti.

16 Kasim günü sabah saat altida topragindan uzakt kalp krizi geçirip öldü.

O Paris Komünarlariyla Pere Lachais mezarliginda yatarken bize durusu ve sesi kaldi.

 

Ahmet Kaya' nin basini derde sokan ödül gecesini televizyonda söyle deniyordu:

"Yeni kasetimde Kürtçe bir türküye yer veriyorum. Bir de Kürtçe klip çekecegim. Bunu Türkiye'de gösterecek insanlarin olduguna inaniyorum. Eger göstermezlerse Türk halki onlardan hesap sorar!"

Aslinda bu sözlerde yadirganacak bir sey yoktu. Yasalara göre Kürtçe konusmak, türkü söylemek serbestti; Ibrahim Tatlises'in aralarinda oldugu birçok sanatçi gibi Ahmet Kaya da bu hakkini kullanmak istiyordu.

 Ne var ki o günlerin asiri duyarli atmosferi içinde sözleri yuhalandi, tavan basina yikildi ve Paris'teki ölümüne uzanan süreç baslatildi.

ALI KIRCA - Penceresiz Kalmak 

 Ahmet Kaya' nin iri gövdesiyle tezat olustururcasina dudaklarindan dökülen hüzünlü nameleri önce varoslari esir aldi. Hayatin acimasiz yükü altinda ezilen çaresiz milyonlarin ve hayata tutunamayanlarin ortak senfonisi gibiydi ilk sarkilari..

AKIF KURTULUS - SAIR

Çok üzüldüm. Dün bir arkadasim polis karakolunda ögrenmis. Polisler Ahmet Kaya' nin ölümünü birbirlerine sevinerek haber vermisler. Bir polisi sevindiren her ölüm beni üzer. Kürtçe'ye sahip çikan bir insandi. Bu konuda karsilastigi engeller ilk degildir ama umarim son olur.

EDIP AKBAYRAM

Çok üzüldüm. Bazi fikirlerine katilmasam da bir insanin ölümü, tanidiklarina üzüntü veriyor. Yaptigi müzikle birtakim aykiri serzenislerde bulunsa da bu ülkenin sanatçisi olarak erken ölümü beni üzdü.

YUSUF HAYALOGLU

Çok üzgünüm. Ortak üretimler yapiyorduk. Üzüntümün yani sira kirginligim var. Ahmet'in de kirginligi vardi. Sanat adina "Kaldiramazsan kaldirirlarin" pesinden gidiliyor. Ondan sonra bu memleketin iyiligi için iki laf eden insanlar, vatan haini ve serefsiz oluyor.

CAN DÜNDAR - Olmasaydi Sonumuz Böyle 

 Ahmet Kaya öldü. Serdar Ortaç ve hezeyan korosu marsina gönül rahatligiyla devam edebilir. Ahmet Kaya' nin Paris'te öldügü haberini aldigimda Kudüs'te, onun kliplerindekine benzer bir manzaranin orta yerindeydim.